- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Öne Çıkan Yayın
Gönderen
Unknown
tarih:
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Scarlett
Johansson ve Morgan Freeman’ ın oynadığı Lucy filmini duymuşsunuzdur. Filmde
beynimizin sadece % 10' unu kullanabildiğimiz söyleniyordu .Oysa bu bilgiyi
kanıtlayan hiçbir bilimsel kanıt yok, sadece bir söylenti.
Film, yeni bir
bilişsel geliştirici ilacın idaresi yoluyla, kadın karakterimiz Lucy' nin güçlü
zihinsel yeteneklere ve geliştirilmiş fiziksel yeteneklere sahip olmasını
anlatıyor. Bu güçlere telekinesis, zihinsel zaman yolculuğu ve anında bilgi
emebilme yetenekleri de dahildi. Olaya bu şekilde bakıldığında, insan beyninin
bu tarz yetenekleri olduğu ama sadece kapasitemizi zorlamadığımız anlamı
çıkıyor. Yani, beynimizin ‘‘kullanılmayan’’ % 90’lık kısmını açabilirsek bu
süper güçlere sahip bir dahi olabilir miyiz?
Söylentinin Başlangıcı
Bu söylenti 1900’
lerin başında, beyin cerrahı olan Karl Lashley’ in, üzerlerinde
deney yapılmak üzere eğitilmiş farelerinin beyinlerinin belli bir kısımlarını
alması ile başladı. Lashley, beyin korteksleri hasar almış farelerin
kendilerine verilen görevi doğru bir şekilde yerine getirebildikleri ve normal
davrandıklarını gözlemledi. Bu hasar alanı ne kadar büyük olursa fareler de o
kadar zayıf davranışlar sergiliyorlardı. Ancak bu durum daha fazla eğitim ve
zamanla düzelebiliyordu.
Lashley, beynin
farklı alanlarının aynı işlemi yerine getirebileceği anlamına gelen ‘’eşit potansiyel’’
ilkesini ve beynin birçok öğrenme türünde bir bütün olarak davrandığı anlamına
gelen ‘’kitle eylemi’’ ilkesini ortaya attı.
Beynin Fonksiyonları ve Disfonksiyonları
Ama biz beynin
tekdüze bir yapı olmadığını biliyoruz. Küçük bir darbe yıkıcı olabilir. Hasar
gören bölgeye bağlı olarak, farklı beyin fonksiyonları bozulmaktadır. Örneğin
motor korteksin yaralanması vücudun bir tarafında felce neden olabilir, Broca
bölgesi olarak bilinen frontal lobun küçük bir bölümüne zarar vermek kişiyi konuşamayacak
hale getirebilir. Plastisite sayesinde bazı fonksiyonların zaman içerisinde bir miktar iyileşebilmesine
rağmen, beynin alternatif bölgelerinin hasarlı bölgeleri telafi edebildiği
durumlarda, iyileşme nadiren tamamlanır.
Alzheimer
Hastalığı ve Parkinson Hastalığı gibi nörodejeneratif bozukluklar farklı beyin
bölgelerini hedefler. Alzheimer hastalığında hafıza eksikliği, hipokampusun
bozulması ve Parkinson hastalığında motor disfonksiyonu substantia nigradaki dopamin nöronlarının
kaybedilmesi ile meydana gelir. Bu hastalıkların ne yazık ki tedavisi yoktur.
Zira herhangi bir telafi mekanizmasının olmadığı yerde hastalık yayılmaya devam
eder.
Farklı beyin
alanlarının karmaşık görevleri koordine etmemize izin vermek için hem ayrı hem
de birlikte çalıştığını şimdi anlıyoruz. Yani ne yaptığımıza bağlı olarak
beynimizin %10’unu da kullanıyor olabiliriz, %100’ünü de.
Kahve satın almak
gibi olağan bir işi gerçekleştirirken bile bilişsel ve yönetici işlevleri
kullanmak zorundayız. Karar vermek, seçimimizi karşı tarafa iletmek ve kahvenin
fiyatını hesaplayıp ödeme yaparken motor fonksiyonları olarak adlandırdığımız ileri bilişsel süreci
uygularız. Bu hareketleri koordine etmek için pek çok ayrı beyin bölgesi
birlikte çalışmalıdır. Küçük bir bölgenin hasar görmesi, gereken işlevsel
ağların bozulmasına neden olabilir.
Aç Beyin
Bizim
beyinlerimiz Lashley’ in laboratuvar farelerinden daha karmaşık bir yapıya sahip.
Ortalama insan beyni vücut kütlemizin sadece % 2' sini oluşturur, ancak
enerjimizin % 20'sini kullanır, beynimizin hacmine göre bu çok fazladır. Serebrum bilişsel işlevler
yerine getirir, serebellum motor koordinasyonu kontrol eder ve beyin sapı
solunum gibi bilinçsiz işlevleri sürdürür. Beyinlerimiz diğer hayvanlara
kıyasla daha büyüktür .Ve eğer ihtiyacımız olmasaydı beyinlerimiz böyle aç ve
büyük bir hale evrimleşmezdi.
Beyin tarafından
tüketilen enerjinin büyük bir kısmı, elektrik sinirleri yoluyla birbirleriyle
iletişim kuran milyonlarca nörona güç verir. Bu, işlevsel olarak farklı bölgeleri
birbirine bağlayan bir kontrol ağı oluşturur. Beynimizin sadece % 10’ unu kullansaydık,
bu kadar büyük bir enerjinin % 90’ ı boşa gidiyor olurdu.
Muhtemelen Beyin Fonksiyonlarının %
10'dan Azını Anlıyoruz
Nörobilimciler hâlâ beynin nasıl çalıştığını anlamaya
çalışıyorlar. Şu anda, araştırmaların odağında beyindeki farklı hücrelerin rollerini
anlamak var. Beyindeki hücrelerin sadece % 10'u nöronlardır; % 90' lık kısmı glial
hücreler veya astrositler oluşturur. Bu hücreler, nöronların birbirine bağlanmasında önemli rolleri var
gibi duruyor, ancak son araştırmalar, anıların oluşturulmasında da rolleri olduğunu
gösteriyor.
Bilim adamları
hâlâ beynin sırlarını çözmeye çalışıyorlar. Beynin hangi bölümlerinin bilinç
oluşturmak için birlikte etkileşim kurduğunu veya beynimizin karmaşık
davranışları kontrol etmek için nasıl bir bütün olarak işlediğini henüz anlamış
değiliz.
Kaynakça: theconversation.com
Yorumlar
Yorum Gönder